Geleneksel zanaatkarlık, nesiller boyu süregelen bir mirastır. Bu tür mesleklere olan ilgi her geçen gün azalırken, bazıları bu geleneği yaşatmaya kararlıdır. İşte bu da Aydın ve oğlu Emre’nin kalıplarını aşarak 20 metrekarelik dükkanlarında, yılların tecrübesini modern dünyaya entegre ettikleri bir hikaye. Baba mesleğini tutkuyla sürdüren Emre, hem geçmişe sahip çıkıyor hem de geleceğe taşımak için kendine özgü bir yol çiziyor.
Aydın, uzun yıllar boyunca metal işçiliği alanında çalıştı. Özgün tasarımlar yaratarak, birçok önemli projede yer aldı. Ancak bu süreçte en büyük motivasyonu her zaman oğlu Emre oldu. Emre, babasının yanında küçük yaşlardan itibaren bu sanatla ilgilenmeye başladı. Dükkanının çatısı altında, babasıyla birlikte çalışarak hem becerilerini geliştirdi hem de aile geleneğini yaşattı. Emre, “Baba mesleğine sahip çıkmak bana gurur veriyor. Onun gösterdiği yolda ilerlemek, benim için en değerli hazine” diyor.
20 metrekarelik dükkan, sadece bir işyeri değil, aynı zamanda aile anılarının ve geleneklerin yeniden canlandığı bir mekan. Dükkanın içi, Aydın’ın yıllarca süren birikimlerini yansıtan çeşitli aletler ve tamamlanmayı bekleyen projelerle dolu. Aydın ve Emre, sadece iş yapmıyor; aynı zamanda bu dükkan sayesinde birbirleriyle olan bağlarını da güçlendiriyorlar. “Bu işin sadece ekonomik bir kazancı yok, aynı zamanda aile olmanın da bir simgesi” diyor Aydın. “Her parça, onunla olan bir hatırayı barındırıyor.”
Dükkanın içindeki atmosfer, geleneksel metal işçiliğinin izlerini taşırken, aynı zamanda modern tasarım anlayışını da yansıtıyor. Emre, babasından aldığı eğitimi, günümüz trendleriyle birleştirerek yeni çizimler yaratıyor. “Eski teknikleri kullanarak modern bir bakış açısıyla eserler üretmek istiyorum” diyor Emre. “Bu, hem geçmişe saygı duruşu hem de geleceği şekillendirme isteğim.”
Emre, dükkanında yaptığı işleri sosyal medya platformlarında paylaşarak, daha geniş kitlelere ulaşmayı hedefliyor. Müşterilerinin taleplerine göre özelleştirilmiş tasarımlar yaparak, her bir parçayı özel kılmaya çalışıyor. “Bugünün dijital dünyasında, insanların yanı başında olabiliyoruz. Bu sayede hem daha fazla insana ulaşabilir hem de işimizi daha özel hale getirebiliriz” diyor ve ekliyor: “Ama bu, asla geleneksel yöntemlerden vazgeçtiğimiz anlamına gelmiyor.”
Geleceğe dair hedefleri arasında, dükkanlarını daha büyük bir alana taşımak ve atölye çalışmaları düzenleyerek gençleri zanaatkarlığa yönlendirmek de var. “Amacım, bu güzel sanatı öğrenmek isteyen gençlere kapı açmak. Onlara bilgi aktarmak ve becerilerini geliştirmeleri için fırsat tanımak istiyorum” diyor Emre.
Dükkan, sadece bir işyeri olarak değil, aynı zamanda bir okul gibi de işliyor. Çok sayıda stajyer, ailelerinin izinden giderek burada eğitim alıyor. Aydın, “Onlara her zaman tavsiyemde bulunduğum gibi, bu işte sabır çok önemli” diyor. Zanaatkarlığın sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunu ifade ediyor. “Her insan, bu usta zanaatkarlığın bir parçası olabilir; yeter ki azim ve sevgiyle çalışsınlar.”
Aydın ve Emre’nin dükkanda yarattıkları sadece fiziksel eserler değil; aynı zamanda bir efsanenin yeniden doğuşu. 20 metrekare, belki de oldukça küçük bir alan ama burada tutku, azim ve sevginin birleştiği bir dünyanın kapıları açılıyor. Bu baba-oğul hikayesi, zanaatkarlığın sadece bir iş değil, aynı zamanda yaşamın anlamını bulmak olduğunu gösteriyor. Gelenekten geleceğe uzanan bu köprüde, her yeni gün onlara yeni ilhamlar sunuyor.