Son yıllarda Türkiye'de tartışmalara yol açan FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü) iddiaları, sadece devletin değil, sivil toplumun da dikkatini çeken bir olgu haline gelmiştir. Bu diyar, FETÖ'nün yalanlarıyla oluşturulan sahte bir gerçeklik içerisinde yaşamaya başlayınca, milyarlarca liralık dolandırıcılımlar da peş peşe ortaya çıkmaya başladı. Bu tür vurgunlar, hem bireyleri hem de kurumları etkileyen ciddi can ve mal kayıplarına yol açmaktadır.
FETÖ, Türkiye'deki etkisini artırmak için masum insanları hedef alarak, onları çeşitli yalanlarla ikna etme yöntemlerini benimsedi. Bu yöntemler arasında; eğitim, sağlık gibi toplumun temel alanlarını manipüle etmek ve bu alanlardan gelir elde etmek ön plana çıkmaktadır. FETÖ adına yapılan gelir sağlama çalışmaları, masum insanlar üzerinden oluşturulan dolandırıcılık sistemleri aracılığıyla yürütülmüştür.
Özellikle eğitim kurumları, FETÖ’nün yalanlarının en çok kullanıldığı alanlardan biri oldu. Eğitim adı altında toplanan paralar, aslında FETÖ’nün kasasına giden birer vurgun haline geldi. İnsanların güvenini kazanarak, kendilerine bağlı olan kurumların kazançlarını eksiltmediler sadece, aynı zamanda bu şekilde ciddi bir ekonomik çöküşe de yol açtılar. Eğitimdeki krediler ve burs imkânları şantaj unsurları haline dönüştü. Yıllarca FETÖ'nün yanında yer alan bireyler, bugün kurban durumunda olduklarını belirtmekte ve nasıl dolandırıldıklarını anlatmaktadır.
Bunun yanı sıra, FETÖ ile ilgili yapılan dolandırıcılıklar yalnızca eğitim alanında değil, sağlık ve diğer sektörlerde de kendine yer buluyor. Hastane ve sağlık kuruluşlarında, el altından yürütülen sağlık sigortası dolandırıcılıkları, hastaların bilgileri üzerinde oynayarak, hastalıklara yönelik yapılan işlemlerin gerçekliğini sorgulanır hale getirdi. Nitekim, son dönemde sağlık hizmetleri ile ilgili dolandırıcılık davaları da dikkat çekici bir şekilde artış göstermiştir. Peki ama bu dolandırıcılıklar nasıl gerçekleştirildi? FETÖ mensupları, sahte belgelerle sigorta şirketlerini kandırarak büyük miktarda paralar elde etmişlerdir.
Özellikle yabancı ülkelerdeki çeşitli yardım projeleri adı altında bağış toplayan FETÖ’nün, topladığı yardım paralarını nasıl kişisel çıkarları için kullandığı da gözler önüne serilmektedir. Ortaya çıkan belgeler, bağışların çoğunun, FETÖ’nün saftah yapmasına zemin hazırladığını göstermektedir. Buna benzer dolandırıcılık yöntemlerinin yanında, bireylerin kendi mülk ve emlaklarını FETÖ'ye bağlı şahıslara az bir bedel üzerinden devretmeleri de bu yapıların oyunlarına birer örnek haline gelmiştir.
Sonuç olarak, FETÖ'nün yalanlarıyla oluşturulan sistemler, toplum için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Bu tür vurgunların önlenebilmesi için devletin ve ilgili kurumların daha etkin bir denetim mekanizması geliştirmesi gerekmektedir. Ayrıca, bireylerin bu tür yalanlara karşı daha dirençli hale gelmeleri için farkındalık çalışmaları yapılması önem arz etmektedir. FETÖ'nün mağdurları, dolandırıcılık kurbanı olduklarını anladıklarında, geç kalınmışlık duygusuyla dolup taşmakta ve bu duygunun üstesinden gelebilmek için mücadele vermek durumunda kalmaktadır. Dolayısıyla, bu tür yapıların ve onların yarattıkları dolandırıcılık sistemlerinin bir an önce çürütülmesi, hem devletin hem de bireylerin güvenliği açısından çok önemlidir.
Nihayetinde, FETÖ'nün oluşturmuş olduğu bu karmaşa, yalnızca Türkiye'de değil, dünya genelinde de yankı bulmuş ve ilgisiz kalınamayacak boyutlara ulaşmıştır. Bu yalanlarla dolu dünya düzeninin bir an önce sona ermesi ve gerçeğin gün yüzüne çıkması, hepimizin ortak temennisidir. Gerek devlet organları gerekse bireyler, bu tür yalanların ve sistemlerin peşinde olmalı, farkındalığı artırarak mağduriyetlerin önüne geçilmelidir.